Türkiye'nin Balkanlar'daki gücü çift taraflı haber akışının kontrolüyle orantılı

23 Aralık 2017 Cumartesi |

Nahit DOĞU

Uluslararası haber akışı denildiğinde akla gelen üç haber ajansı var dünyada. Reuters, Associated Press (AP) ve Agence France-Presse. Söz konusu ajanslar, uluslararası alanda en gelişmiş haber toplama ağına sahip ve aynı zamanda da geniş haber dağıtım ağına sahipler.

Daha birkaç yıl öncesine kadar Bulgaristan'dan Türkiye'ye haber akışının yüzde 90'ı bu üç haber ajansı tarafından sağlanıyordu.

Örneğin Reuters'in Bulgaristan'daki Türkleri konu aldığı haberleri Türkiye'de İngilizce'den tercüme edilirken Ayşe ve Hasan gibi Türk isimleri Ayshe ve Hassan olarak yazılıyordu. Türk gazeteleri de Reuters'in tercüme haberlerindeki bu isimleri Ayshe ve Hassan olarak yayınlıyordu. Kısacası Kırcaali'deki Ayşe'nin haberini Sofya'daki Reuters muhabiri George yazıyordu. Mersin'deki Mehmet de Kırcaali'deki Ayşe'nin haberini İngilizce'den tercüme okuyordu.

Sevindirici olan bugün durum değişti. Türkiye büyüdü ve artık Bulgaristan'dan Türkiye'ye haber akışının yüzde 90'nı yabancı haber ajanslarının kontrolünde değil. Bulgaristan'dan Türkiye'ye haber akışının kontrolü artık Türkiye'nin en büyük üç haber ajansı olan Anadolu Ajansı (AA), Doğan Haber Ajansı (DHA) ve İhlas Haber Ajansı'nın (İHA) elinde bulunuyor. Üç ajansın da Bulgaristan'da muhabirleri var.

TÜRKİYE, TEK TARAFLILIKTAN KURTULMALI

Ne var ki, haber akışının kontrolü şimdilik tek taraflı. Bölgede güç olan Türkiye çift taraflı haber akışında da söz sahibi olmalı. Türkiye'den Balkan ülkelerine, o ülkelerin dillerindeki haber dağıtımındaki ağırlık yine Türk haber ajanslarında olmalı.

Bir sonraki aşamada ise olması gerekenlerin arasında, haber akışının kontrolünden sonra, toplanan haberlerin analiz edilmesi geliyor. Rutin haber tek başına önemlidir ancak rutin haberlerin toplamının değerlendirilmesi daha da önemlidir.

Bulgaristan örneği tüm Balkan ülkeleri için geçerli olduğunu söylemeye gerek yok sanırım.

Daha önce de dile getirdik. Büyük şirketler, devletler, hükümetler, medya…  kendi çıkarları için kendi haberlerini üretirler. Bu bağlamda enformasyon savaşının yani bilgi ve bilgilendirme üzerine gerçekleşen bir güç kavgasının varlığını kabul ederek bilgi akışının lehinde kontrolünü sağlayabilen ülkeler veya gruplar psikolojik üstünlüğü de elinde tuttukları tartışılmaz.