90’lı yıllar geride kaldı, kıvılcımı da!
17 Kasım 2008 Pazartesi |
Son haftalarda Hak ve Özgürlükler Hareketi Partisi, kısacası Bulgaristan’daki Türklerin partisi Bulgar basınında sık sık yer almaya başladı. Parti, Türklerin partisi imajından kurtulmaya çalışsa da kendimizi aldatmaya gerek yok, HÖH Türklerin partisidir. Varoldukça da böyle kalacak. Ancak konu kimin partisi sorusuna cevap aramaktan geçmiyor. Parti liderinin Özel Kalem Müdürü Ahmet Emin’in intiharından sonra ortaya atılan iddialar, bir zamanlar aynı partide üst düzeyde görev almış şahısların söyledikleri ve partinin yerel teşkilatlarına yönelik şikayetler… Liste uzayıp gider ama uzatmaya gerek yok.İşte tüm bunlardan sonra yüzbinler Ahmet Doğan’ın ne söyleyeceğini duymak istiyor.Bulgaristan’da ve Türkiye’de yaşayan, her seçimde de gözükapalı HÖH’e oy veren yübinlerce Bulgaristan Türkü parti yetkililerinden değil, Ahmet Doğan’ın ağızından neler olduğunu duymak istiyor.Çünkü ezici bir çoğunluk partiye değil, Ahmet Doğan’a oy kullanıyor. Türklerde Ahmet Doğan sevgisi ve saygısı var. Bunu inkar edebilecek zor bulunur. Türklerin beyinlerine ve kalplerine yerleşen sözkonusu sevginin başlangıcı 90’lı yıllara dayanıyor. Komünizm dönemindeki baskılardan sonra Ahmet Doğan’ı televizyonda gören binlerce Türk ‘işte bu adam Türk’ diyordu.O zamana kadar ükedeki şartlar itibarıyla Türklerin haklarından bahseden birisini televizyonda görmek imkansızdı. Tabi ki, sadece Türk olması sevginin kaynağını da oluşturamaz. Bulgarların karşısına oturmuş bir Türkü, üstelikte akıllıca konuşan ve ne dediğini iyi bilen bir Türkü gören binlercesi baskı dönemindeki ezikliğini üzerinden atmaya başladı. Doğan’ı televizyonda izleyenlerin çoğunun gözleri doldu. Ne dediğine, nasıl söylediğine ve neden dediğine kimse bakmıyordu. Onlar bu adamın Türklerin haklarından bahsettiğini ve en önemlisi de bir Türk olduğunu biliyordu. Bu da onlar için yeterliydi. Üstelik büyük bir çoğunluk anlamaya çalışsa bile Doğan’ın Bulgarcayı kullanma ustalığından ve olayları felsefi terimlerle yorumlama yeteneği nedeniyle zaten anlayamıyordu. Bu durum şuan için de geçerli aslında.Bulgaristan Türkünün ezikliği, sindirilmişliği ve beyinlerine gerekirse silahla yerleştirilen psikolojik hiçlik Ahmet Doğan’la buharlaşmaya başladı. Ahmet Doğan sevgisi işte bu sindirilmişliğe başkaldırışın simgesi. Beyinlere ve dahası da kalplere kazınan bir simge. Her siyasetçiye veya lidere nasip olmayan bir sevgi.Türkiye’ye göçen yüzbinler Bulgaristan’dan bu sevgiyle ayrıldı ve o sevgiyi bugün de capcanlı yaşatmaya devam ediyorlar. Çünkü 1990 yılından sonraki demokrasiye geçiş dönemini yaşamadılar. Bir çoğunun kafasındaki Bulgaristan fotoğrafı 1990’da bıraktıkları Bulgaristan görüntülerinden oluşuyor. Totaliter sistemden demokrasi dönemine geçişi yaşamadılar. Bayramları Bulgaristan’a çoluk çocuğuyla geldiklerinde hala 1990 fotoğrafının üzerine basıpta yürüyorlar. Oysa Bulgaristan’da kalanlar 1989 yılından sonraki geçiş dönemini birebir yaşadılar ve 90’lı yıllar onlar için geride kaldı.Geçiş dönemini yaşayan veya yaşamayan Türklerin ezici bir çoğunluğunda Ahmet Doğan sevgisi dev gibi ancak son dönemde kafalar karışmamışta değil aslında. İşte tam bu kafa karısıklığı nedeniyle yüzbinler Ahmet Doğan’ın konuşmasını bekliyor.Hak ve Özgürlükler Hareketi muhalifleri tek Türk partisi oldukları için insanlar mecburen onlara oy veriyor diyecekler. Türkiye en güçlü konumdaki siyasi oluşumun arkasında duruyor tezini ortaya atacaklar ve bilmem daha neler söylecekler. Haklı oldukları noktalar elbette var ancak Hak ve Özgürlüklerin gücünün kaynağı Ahmet Doğan’ın yakın geçmişimizde sindirişmişliğe karşı çıkışın kalplere kazınan kıvılcımı olmasından geliyor.Ne var ki, 90’lı yıllar geride kaldı ve dünyadaki stratejik öncelikler de değişti. Aynı şekilde ülke içindeki Türklerin öncelikleri de değişime uğradı. Bir zamanlar isim, dil, din ve kültür öncelikler listesinin başındaydı. Kültürde pürüzler olsa da artık listenin başını geçtik, sıra iş ve aşa geldi. Herhangi bir ticari faaliyeti bulunmayan küçük bir kasabanın muhtarını 20 bin euroluk jeeple dolaştığını gören ve 300 Leva maaşla çocuklarının geçimini nasıl sağlayacağını düşünen bir babanın Ahmet Doğan’a karşı beslediği sevgisini yokedemese de bu sevgide aksaklıklar meydana getiriyor. Üstelikte Ahmet Doğan karşısına seçimden seçime çıkarsa ve aradaki boşlukta da sadece 20 bin euroluk arabalı muhtarını görürse aksaklığın çarkı yavaş ancak derinden büyümeye devam edecek gibi görünüyor.Bunlar olurken yüzbinler 90’lı yıllarda kalplerine kazıdıkları Ahmet Doğan kıvılcımını daha sık görmek ve duymak istiyor. Böyle de olmalı, alevin devamı için. Hiçbirşey ebedi değil.