BULGAR MEDYASININ TÜRKİYE’YE BAKIŞI
1990 öncesinin Bulgar medyasını anlatmaya gerek yok.
Moskova’nın Pravda gazetesi ne yazarsa 3 gün sonra dönemin komünist Bulgar
gazetelerinde Rusça’dan çeviriyle aynı yazılar manşetlerdeydi. Tabi o manşetlere
Türkiye’yi karalamaya yönelik yazılar da bolca ekleniyordu.
Peki 1990
yılından sonra ne oldu.
Bulgar medyası, ülkede komünist rejimin yıkılmasının
ardından birkaç yıl süreyle Türkiye konusunda kendi görüşünü oluşturmayı
denedi. Bulgar gazeteciler, Moskova,
Brüksel veya Washington’un bakışını kopyalayıp okuyucularına aktarmak yerine
yakın komşu Türkiye’ye kendi gözleriyle bakmaya çalıştı.
Ne var ki, bilinen sebepler yüzünden bu çaba kısa sürdü ve Bulgar medyasının 1990
öncesinden kalan alışkanlığı geri geldi. Tek bir farkla, artık manşetlerde Moskova değil, Brüksel
kopyalanıyor.
Yeri gelmişken Bulgar medyasındaki kalemlerin tarihten
gelen önyargılarını hatırlatıp Bulgaristan’da ana akım medyanın yabancıların
elinde olduğunu da söylemekte yarar görüyorum.
Bulgar medyası, Türkiye’de gerçekleştirilen tarihi
seçimler öncesinde ve sonrasında kapı komşusu Türkiye’yi okuyucularına ve
izleyicilerine aktarırken kendi görüşünü
sunmak yerine yine yabancıların yorumlarını kopyaladı.
İstisnalar yok
değil.
Bir elin parmak sayısını geçmese de Bulgar basınında öz
duruşunu sergileyebilen gazeteciler de var. Bunlardan biri ‘168 Çasa’
gazetesinin yazarı Marin Kirov.
Bakın Kirov “Türkiye ‘uzmanları diplomalarını
yırtsın veya savcılığa teslim olsun“ başlıklı yazısında neler yazıyor:
“Türkiye’de sosyal medyadaki manipülasyonlar yabancı istihbarat örgütlerinin
işine yaramadı. Bu durum analiz edilmesi gereken ilginç bir gelişme.
Türkiye’deki
seçimler, yasalar çerçevesinde gerçekleştirildi. Aynı yasal durum seçim
kampanyası için de geçerli.
Çatışma yaşandı
ancak taraftar arasındaydı. İktidardaki partiden öldürülen oldu, aynı şekilde
muhalefetten de.
Bulgar yorumcu
ve gazetecilerin, Erdoğan’ın düşüşü ve İnce’nin yükselişini içeren yabancı medyaların hazır metinlerini
kullanması onların kendi problemi. Önemli değil, canlı yayın yapmak ve ellerindeki
kağıtlardan bir şeyler okumak için en azından İstanbul Boğaz’ına geziye varmış
oldular. İstanbul sabahları çok güzel.
Yine de Türkiye ‘uzmanları’
diplomalarını yırtsın. Hatalı yorumları için özür dilesinler veya savcılığa
teslim olsunlar ve hangi yabancı istihbarat örgütlerine hizmet ettiklerini
söylesinler.“
Bulgar meslektaşlarım sakın yanlış anlamasın. Gazetecinin
eleştirme hakkını sorgulamam mümkün değil.
Demem şu ki, eleştirirken veya överken kendi gözlerinizi ve beyninizi
yan tarafa bırakıp Moskova veya Brüksel’in plastik tabaklarını kullanmayın. Sofya’nın
İstanbul’a Brüksel’den daha yakın olduğunu da unutmamamız lazım.
Nahit Doğu