Reuters’in Shirin’i daha mı şirin?

12 Mart 2012 Pazartesi |

Yillar önce yazmıştık, Kırcaalili Mahmet’in problemlerini Adanalı Mahmut Reuters muhabiri David’in haberinden okuyor diye.
Örneğin Kırcaali bölgesindeki Türklerin tütün fiyatlarını protesto etmesini uluslararası haber ajansı Reuters Ingilizce haber yaparak dünyaya servis ediyordu. İstanbul merkezli Türk medyası da bu haberi İngilizceden tercüme ederek Türkiye’ye sunuyordu. Çoğunuz Türkiye’deki gazetelerde Bulgaristan’la ilgili haberlerde Türkçe isimlerin İngilizce versiyonuna raslamışsınızdır. Şirin’in Shirin, Çakır’ın Chakır olarak yazıldığını görüp şaşırmışsınızdır. İngilizce haberden tercüme edildiği için tercüme edenler çoğu zaman isimleri olduğu gibi bırakıyordu. Aslında şaşırılacak durum İngilizce’den o şekilde tercüme edilmeleri değildi. Acı olan Kırcaalili Mahmet’in problemlerini Adanalı Mahmut Reuters muhabiri David’in haberinden okuyor olmasıydı. Özellikle de haberin geliştiği yer İstanbul’a bir avuç mesafedeyken.
İşte artık bu durum değişmek üzere. Yarın Anadolu Ajansı Bosna Hersek'in başkenti Saraybosna'da Balkanlar Bölge Müdürlüğü bünyesinde, Boşnakça, Hırvatça ve Sırpça yayına başlayacak.
Bulgarca, Yunanca ve Romence de yayın yapılmalı mutlaka. Ancak Türkçe dışındaki dillere geçilirken Balkan ülkelerinden Türkiye’ye Türkçe haber akışı daha güçlü hale getirilmeli.
Halihazırda AA’nın Balkan ülkelerinden Ankara merkeze geçtiği Türkçe haberler uluslararası haber ajanslarınkinden pek farklı içerik taşımıyor. Reuters ve ya bir başka uluslararası haber ajansı için Balkan ülkelerindeki Türkleri ilgilendiren herhangi bir gelişme haber değeri taşımayabilir ama Anadolu Ajansı için taşımalı.
Yunanistan’ın Batı Trakya bölgesi ile Bulgaristan’ın Kırcaali bölgesi arasında 80 yıl sonra bir sınır kapısının açılışını yansıtan fotoğraf Reuters için haber değildir belki ama Anadolu Ajansı için mutlaka olmalı.
Bölgede bir güç olan Türkiye yine aynı bölgedeki çift taraflı haber akışında da söz sahibi olmalı.
İnsan psikolojisinin dış etkenlere son derece açık olduğunu bilmeyen yok. Bu çerçevede büyük şirketler, devletler, hükümetler, medya… ‘kendi çıkarları için kendi haberlerini üretirler’. Bu bağlamda enformasyon savaşının yani bilgi ve bilgilendirme üzerine gerçekleşen bir güç kavgasının varlığını kabul ederek bilgi akışının lehinde kontrolünü sağlayabilen ülkeler veya gruplar psikolojik üstünlüğü de elinde tuttukları tartışma götürmez sanırım.